MAVİ (Dostname-III)
MAVi
Sevgili
dostum, 25.12.2004
Şimdiye kadar
sana hep siyah olarak yazdım. Siyah bende sen demekti. Mavi renkte ise kendimi
buldum. Hep seni keşfetmekten bahsediyorum. “Acaba kendimden mi başlasam
keşfetmeye” diye düşününce bu Dostnamede çıktı ortaya. Ben demesini sevmem
aslında “Mavi” desem kırılmazsın eğil mi bana? Aslında “Mavi” de ben demek tam
anlamıyla.
Mavi
doğuşumdan başlar benim, babamın ilk erkek evladı olunca evdeki ilk Mavi de ben
oluyorum tabii… İlk adımlarımı Mavi yazlık ayakkabılarımla attım, anne ve
babamın hayran bakışları önünde… Okula her ne kadar siyah önlükle başladımsa da
Mavi giymiş gibi hissederdim kendimi. Gökyüzü en sevdiğim doğa parçası,
Maviliklere açılan kapı… Resim yaparken
Mavi rengi kullanırdım en çok, bu yüzden önce Maviler biterdi boyalarımda ve
kalemlerimde… Yazmaya başlayınca da hep Mavi kalemleri sevdim nedense… Ben önce
platonik aşklarıma yazdım. Hiç okumadılar. Sonra hayatımda var olan insanlara,
sevgililere, dostlara yazdım. Okumazdı çoğu, okur gibi yapardı. Aldırmazdım.
Maviye sevdalanınca hayatta sıkmıyor hiç bir şey canınızı. Bir kişi
yazdıklarımı okumaya bayılırdı. Ona da okutmadılar. Hala Mavi yazması ben de
saklı… Sonra sadece Mavi için yazmaya başladım. Umut için, sevmek için,
özgürlük için… Sana da bu Dostnamede bunu vaat ediyorum. Mavi sevmek, özgürlüğe
kucak açmaktır. Sen bu yazdıklarımı okuyorsan eğer, benim gibi Mavilere
büründün demektir. Kalemle kâğıda olan sevdamız devam edecek demektir. Zaten bu
yüzden nokta koymuyorum Dostnamelerin sonuna…
Gözlerimi
kapatıyorum. Seni görüyorum. Gözlerin ne renk bilmiyorum. Aslına bakarsan pek
de dikkatli değilimdir. Bu satırları okuyan gözler Mavi olabilir mi diye
düşündüm elbette. Ama bu sorunun cevabını öğrenebilmek için gözlerine bakmaya
cesaret edemedim. Hayalimde görünce seni bakmaya cesaret edebilsem de bu kez
gözlerinde kaybolup gidince görmedim gözlerinin rengini… Ben seni hep siyah gördüm.
Benim gibi dikkatsiz bir inanın böyle küçük ayrıntıları algılayabilmesi zordur.
Gözlerin ne renk acaba? Gözlerinin rengini keşfedemesem de bir yalnızlık
seziyorum gözlerinde… Aslında ben de kabalıklar içerisinde yalız hissediyorum
kendimi… Gökyüzü yetişiyor imdadıma! Kalabalıklardan gökyüzünün Mavisi
sayesinde kaçıyorum. Bu yüzden sevmem yağmurlu günleri, çünkü yağmur yağınca
gökyüzü de maviliğini kaybeder! Bazen masamda yalnızken fark ediyorum monoluğumu…
Osman ile Said iyi anlaşıyorlar yani! Biliyorum sana delilik gibi geliyor. Ama
bazen bu ikiliye bir de kalemle kâğıtta katılınca bak sen evdeki sessiz
cümbüşe… Bence insan yalnız kaldıkça kendini dinlemeyi öğreniyor. Bu da insanı
bilinçaltındaki korkularıyla yüzleştiriyor. Siyah bir şey kalmıyor. Her şey
Mavi olunca insan Siyahlarda kaybolmuyor! Geceler hep siyaha doğu başlar, ama
gece ilerledikçe, siyah koyu bir laciverte döner. Lacivert sabaha karşı mavimsi
bir hal alırken yeni umutlar, yeni sabahlarla doğar.
Dostname bu
kez sana beni anlattı. Siyah’a Mavi’yi yani… Bahsettiklerim sana boş geldiyse
eğer affet! Buna yazarken gevezelik yapmak diyelim. Ama ben sembolizmi severim.
Bir de bu düşünceyle oku sana yazdığım bu Dostnameyi… Geldik Dostname’nin
sonuna; Mavi umutlarla dolu baharlara, yepyeni sabahlara ulaşmak dileğiyle
( ) Noktasız son
Osman Said DEMİRYILMAZ


Yorumlar
Yorum Gönder