SON (Dostname-XXI)
SON
Selam sana vefakâr dost, 20.01.2007
Sana bugün farklı bir günden sesleniyorum. Yıldızlar bir başka sanki bu
gece… Adı vefa denilen bir gemideyim sanki. Dostanmenin öbür ucunda sen varsın,
heyecanım ondan. Sanma insanın dostuna ulaşmasının mutluluğundan daha ötesi
yok. Belki bu paylaşım daha güzel yazılabilir ama duygularım daha güzel
yaşanamaz bu gece. Seni sende buldum yine. Nokta konmamış bir Dostnamede
rastladım sana. Satırların arasında sakladığım, hatıralarımı paylaşma fırsatı geçti
yine elime. Ama bu kez farklı, bir başka sanki.
Sende fark ettin mi? Dışarıdan bakınca kaleme hükmedenin ellerimiz
olduğu yanılgısına kapılıyoruz. Halbuki ellerimize de hükmeden, kalbimizdeki en
küçük sırlarımız bilen biri var! Bu yüzden kelimeleri tasarlamaya gerek yok!
“Oku” emrini veren, “Yaz” derse yazılır kelimeler! Yazılmakta da zaten. Şimdi
bak kainattaki yazılmış eserlere, onlar da böyle bir Dostname! Yaratıcının sana
yazdığı bir name, hem de sırlarla dolu bir name! Kusursuz bir intizam ile yazılmış
satırlara gizlenmiş manalar var, keşfet! Belki bizim Dostnamemizde nokta
konmuyor ama yarın okunacak selânın bizim noktamız olmayacağının garantisi yok,
elimizde değil!
Kulakalrım yenice bir sela duyunca selayı bir Yasin okumak istedim
ölenin ardından. Nerden bilirdim okuduğum Yasin’in, evine gidip, muhabbetinde
bulunduğum, yüzünden tebessümü hiç eksik olmayan, komşum Hafız amca için
olduğunu. Çok enteresan bir olgu, şu yaşamak denen aldatmaca. Bugün varsın,
yarın yok! Birçok faniyat içerisinde
boğuşurken, bir de bakıyorsun ebediyet aleminin kapısındasın. Ölüm olmadan,
hayat neye yarar ki! Garip mi geldi bu düşüncem sana. Bitişi olmayan hiçbir
şeyin değeri de olmaz desem, anlatabilmiş olur muyum sana! Fani olanı istemenin
sınırı, bu ebediyet kapısı! Buna rağmen fani şeylere itibar edip yaşamaya
çalışmak, gaflet uykusunun en ağırı herhalde! Allah hepimize bu gaflet
uykusundan uyanmayı, uyanık kalmayı nasip etsin.
Dost eğer doğruyu söylerse, iyiye yöneltirse dosttur. Sende bunu
gördüm. Vefakârlıkla bana dost olman, bu satırları benimle okuman, tefekkür
etmen Dostname’nin değerini, sana yazmanın hazzını daha da arttırıyor. Sana bir
sırrımı daha vereyim. Şeytan her vakit tetikte. Benden sıyrılmaya çalışsam da
faniyattan, kalbimden geçiyor fena şeyler. Gözümle, elimle, dilimle işlediğim
ya da işlenmesine göz yumduklarım geliyor aklıma. Haramlara bulaşmadan yaşamak
mümkün mü diye soruyorum kendi kendime. Ne zaman işleri biraz yoluna soksam,
Şeytan sanki daha bir yakınlaşıyor. Mesela; bir iyilik yapasım geliyor içimden,
karşımdakinin gözlerinde “bu iyiliği neden yapıyor?” düşüncesini görüyorum,
korkuyorum. Hazreti Hatice annemiz, tüm servetini altı senede Allah rızasını
kazanmak adına feda ederken benim gibi şeytanla mücadele etmiş miydi acaba?!
Bunu ilk duyduğumda lüzumsuz yere sırf rengini beğendim diye aldıklarım aklıma
geldi. Ben bu işe yaramaz şeyleri bile verirken uğraşıyorum Şeytanla… Verme
diyor, neden veriyorsun ki! Ama sevdiğin şeylerden vermek ile başlıyor faniden
geçebilmek. Faniden vazgeçmeden ebediyete koşmak da zor! Lakin rabbim büyüktür,
bir kapı açar bize de… İnsanın kalbinden geçenleri ondan daha iyi bilen yok. Sen
Dostnamenin öteki ucunda bu satırları okuyan dostum. Fani olanı isteme, kurtul
geçici sevdalardan. Sırrına er; eşyanın gerçek kıymetini gör. Bir sela ile
bırakıp gittiğinde bu alemi, üzülme arkanda bıraktıklarına… Alıştır kendini,
sen terk etmeden dünyayı, terk etmelisin dünyalıkları, fani olanları… Bak sana
bir masal gibi gelecek bu satırlar ama asıl masal içinde bulunduğumuz zaman!
Tıpkı kül kedisinin saat 12’yi vurduğunda, vakit gelmiş demek olacak. Her kulun
bir kül kedisi olduğunu düşün şimdi. Saat 12 olunca görünecek herkesin gerçek
yüzü. Geride kalsa kalsa bir pabuç kalacak senden… O da öteki dünyada sana ya
denk gelir ya gelmez! Kül kedisinin içinde götürdüğü aşk gidecek kendisiyle o
vaktin geldiği günde… Dikkat bu yüzden kalbinde sakladığın aşka! Fani burada
kalacak bu aşkın, bakisiyse senle beraber olacak. Bunu fark etmek yeter
insanoğluna.
Sabret göreceksin dediklerimi, er ya da geç! Ama hazır ol bu
dostnamaenin bittiği gibi bitecek bu hayat masalımız bir gün. Dostnamelerin, sonuna
konmasa da nokta, bir gün fani yaşama koyacağız. Alıştır kendini vedalara, bu
noktasız son ile ( )
Osman Said DEMİRYILMAZ


Yorumlar
Yorum Gönder