ELİFCE (Dostname-XX)
ELiFCE
Yüreği sevgiyle dolu, Kahraman dostum, 27.12.2006
Hep insanlar mektuplarda kendilerinden veya çevresindekilerden
bahsederler. Ben de sana bu Dostnamede birinden bahsedeceğim; Tıpkı senin gibi,
yüreği sevgi dolu ve kahraman birinden. Onunla üniversitenin kapısında tanıştım
yıllar önce. Sen de şimdi tanıyacaksın onu!
Adı Elif. Tıpkı dik duruşu gibi, ismi ile müsemma denir ya hani.
Üniversiteye ilk geldiğimiz günlerde dikkatimi çekmişti kapıda bekleyen ve
yargılayan gözlerle etrafını süzen o masum hicabî çehre. Birkaç gelip,
gitmelerimde rast geldi gözüm, ama ne yaptığını çözememiştim önceleri. Her
sabah Üniversitenin kapısına kadar geliyor, her zamanki gibi içeri alınmayınca
biraz orada sessizce oturuyor ve elinde tuttuğu kırmızı gül çiçeğini girişe
bırakıyor ve aynı vakur duruşuyla şöyle bir Üniversiteye bakıyor, gidiyor. Bir
değil, iki değil, her sabah artık onun bu ritüele dönüşen seremonisini izler
olmaya başladım. Bir gün dayanamadım, gittim oturdum yanına. Nedir bu durum
çözemedim dedim. Bana şöyle kızgın bir ifade ile Nasıl anlayamazsın der gibi
baktı ki; utandım kendimden. O vakit daha dikkat ve yakından izleyince
öğrendim: mesele onun başındaki örtüyle içeriye giremeyişiymiş. Çıkar demişler
ilk günden beri, derce ile kazandığı okula kapıdan adım attırmamışlar. O da
değiştirmemiş düşüncelerini, çok girmek istese de feda etmek istememiş
inançlarını, yaşayış prensiplerini. Her sabah bir protesto olarak buraya
geliyor, girmek istiyor, kabul edilmiyor, bekliyor, gülünü bırakıp gidiyor.
Düşünebiliyor musun bir insan inancına ve prensiplerine bu kadar sahip
çıkabilir işte! O gün hayran olmuştum kendisine. Şimdilerde aradan bayağı sene
geçti ama o devam ediyor hala yasal olmayan yasağa karşı yasal eylemine. Elifce
duruş dedim bu gördüklerime. Kendime bir de, durabiliyor muyum ben de Elifce,
dimdik? Zor! Bazen kayboluyorum kendimde. Cevşen’i açtım, tefeyyül edeyim
niyetiyle “Allah dileğini saptıran, dilediğini hidayete erdirendir” diye
okuyunca anladım ki Elif olmak da onun bize bir lütfuymuş. Bu lütufa mazhar
olmak dileğiyle dualarımıza Elif’i de ekledim. Haksızlığı hak zannedenlere
karşı hakkı savunmak bir nevi hakka haksızlıktır diyor bir büyük alim. Elif de
hakkını sessiz ama devamlı ve vakur bir şekilde ifade ediyor diye düşündüm.
Eminim sen de Kullara karşı Allah’ın adıyla Elif gibi duran, Rabbine Mim gibi
secde eden kahramanlardansındır. Bu yüzden başta sana Kahraman dostum diye
seslendim. İçimizdeki fırtınalardan kurtulalım. Rabbimize yönelip, umudumuzu
yitirmeden haksızlıklara karşı mücadele edelim. Unutma düştükten sonra
kalkabilmek de azamettir! Düştüğünü bile fark edemeyen bu kadar insan varken,
şükretmek gerek… Bataklıkta yaşayıp güller içinde olduğunu sananlara Elif gibi
bir gül uzatmak, kalbi sevgiyle doldurarak olabilir ancak.
Bizim de bazen, dik durmaya çalıştığımız ama en ufak bir rüzgarda
savrulduğumuz çok oldu. Sen de bilirsin; bu dava ayağı yere sağlam basmayanı
alır götürür. Elif o günlerde bana şöyle demişti; Başörtüsü nişandır,
bayraktır. Tesettür, İslamiyeti gösteren en güzel işaretlerden biridir”. Evet
gerçekten de öyle başörtüsü, minareler gibi bir sembol, işaret. O yüzden nasıl
ezanlar susmayacaksa, başörtülü kızlarımız da eğmemeli başlarını, bir minare
gibi dik durmalı. Yaşamalı tam anlamıyla İslamiyeti, örnek olmalı insanlara.
Hele önce bizim gibilere… Farkına varmalı herkes yapılanların, sesini duyurmalı
sessiz de olsa bu sevgi dolu kin gütmeyen eylemleriyle… Biz de destek vermeliyiz bu sessiz çığlığa.
Onlar minare gibi dik durdukça biz de ezan gibi duyurmalıyız herkese sesimizi…
Rabbim affedicidir, tövbe edenleri sever. Bulaştığımız kötülüklerden
bizi arındırsın. Rabbim bizi davasına sahip çıkan, davasında sebat edenlerden
eylesin. İnşallah! Umudunu yitirme, davana sahip çık ve Elifce duruşunu da
değiştirme… Sana yakışan bu ( )
Osman Said DEMİRYILMAZ


Yorumlar
Yorum Gönder