GÖLGE (Dostname-VI)


GÖLGE

Selam sana ey hicabî çehre,                                                                            14.03.2005

Savruk yıllarımın nasıl geçip gittiğini hesap edemeyecek kadar aciz kalıyorum bu hayatın önünde bazen. Sende farklı bakış görüyorum satırlara okumak için baktığında… Ne tebessüm eden, ne de kaş çatan! Hicabî bir çehre beliriyor yüzünde…
Aydınlamaya başlayan karanlık bir sima! Sanki sabahın ilk ışıkları… Ben sen de hep siyahı yaşamadım, seni görmediğimden… Kimsesiz gecelerimin kâğıtlarda ağaran yüzüsün sen! Siyahtın, değiştin. Aslında değişen sen değildin. Zamandı, hayattı, âlemdi değişen ve sen, bu değişimde yokuş aşağı inen! Sen de bir sen var anlatamadığım. Anlatmakta zorlandığı ifade edilemeyen bir sen! Bir kenarda oturup yüzüne perspektif bir açıdan bakabilmeyi yaşıyorum bazen. Ama yüzündeki gölge bazen tamamen gizliyor seni, bazense gölgeni bile arar oluyorum. Yüzün çok bilindik bir hüzün taşıyor, tanıyorum ama anlatamıyorum. Satırlarda anlatabilmek için çaba gösteririz her zaman bir şeyleri, ama o bir şeyin arkasında gizli kalanı anlatmayız hiçbir zaman. Senin gölgen de böyle işte… Anlatmak mümkün ama sırrını vermek imkânsız!
Dostname, dosta seslenmenin ötesinde, satır arasındaki mesajları gösterebilmektir. Yani gölgede kalanları, anlatılamayanları anlayabilmek! Sen siyah olan her şeyi seviyorum bir keresinde bana. Ben de senin gölge gibi siyah tarafını gördüm sadece… Aslına vakıf olamadım. Seni hiç oyuncak bebeğin “Çilem” ile oynarken görmedim. Sen bende hep dumanlar içinde, seyyar masasında oturan, yanan bir izmariti parmaklarının arasına sıkıştırmış, daktilonun tuşlarına hayattan öç alan bir şekilde basan siyah bir gölgeydin sadece… Sen dumanı çekiyorsun içine dumansa seni. Gece yıldızlar altında yürümek, yağmurda ıslanmak gibi romantik yanını öğrenemedim hiç satırlardan… Eğer varsa şimdi bu satırları okurken elinde bir sigara, söndür öyle devam okumaya… Hâlâ aynalara bakabiliyorsan eğer, güzel görüyorsun demektir kendini… Bu da hâlâ sevebilecek, arzulayabilecek duyguların var demektir. Kalbimizde çiçeklerin açması, baharın geldiğinin habercisidir yüreklerde… Seninde bu bahara katılmanı istiyorum, kalma gölgede… Bahar çiçeklere hayat verirken, biz de çıkın gölgelerinizden diyor baksana. Her kış bir bahara gebe, her zorluk, her karanlık, bir rahatlığa, aydınlığa götürür bizi. Kalbini birini misafir et, gerekirse hapset! Ve sen onun gardiyanı olur ta ki firar edene dek! Dönme gölgeler ülkesine… Mücadele et!
Bırak şu karamsar hikâyeleri. Yazma, gölgede kalmış, karamsarlıklarını, umutsuz, yalnız ve hayata küsmüş yanını. Yazma, gülemeyen, dumanlara müptela halini. Etrafın gece olsa da sen mehtap ol! Gölgelerde bile parıldayan bir elmas ol. Masum duygularını göster, beyaza müptela ol. Birbirlerine kenetlenen duyguların, yaşama bağlama kuvveti ancak insanın kendini tanıyıp, kalbinin sesini dinlemesine imkân verir. Kalbin sesini dinlemek de sevmektir. Sevemeyen, gölgede kalan yaşayamaz. Unutma sevgi, insanı kendine bağlayan bir kuvvettir. Bu kuvveti ortaya çıkaransa gölgende gizlediğin duygularındır.
Haydi, sıyrıl gölgenden, senin de renklerini görelim. Renklerinle bakalım hayata, karamsarlıklarınla değil. Sen dostum, gölgede gizlenen yanını bize göster. Gölgeleri uzadıkça insanların, ışık azalıyor, güneş batıyor demektir. Işıktan ayrı kalma. Dostname bunun için var. Dostname’nin sonuna konamayan nokta bunun için  (  )
               
                                                                                                         
                                                                               Osman Said DEMİRYILMAZ

Yorumlar

Popüler Yayınlar