23 ile 3 ARASI (Dostname-V)
23 ile 3 ARASI
Sevgili dostum, 05.01.2005
Senin için yazmak beni ne kadar mesud ediyor anlatamam. Mektup ne kadar
nostljik olsa da artık hala sakladıkları bir gizem var sanki. Ben bu gizemi
keşfetmek istiyorum aslında seninle… Teknolojik imkanlar arttıkça insani
değerlerimiz gibi alışkanlıklarımız da çok değişiyor. Şimdilerde kimse mektup
yazmıyor. Postacılar sadece resmi belgeleri taşır oldu, tebligatlar, faturalar
vs. Ama mektup götürürken duyguları, aşkları, özlemleri, umutları, güzel haberleri,
yoklukları, kayıpları, fısıldamaları, gizli işleri, kokuları, dokunuşları
taşıyordular adeta…
Ben ne zaman yazmaya başlasam eskisi gibi rahat yazamadığımı fark
ediyorum. Eskiden otururdum yazardım. Şimdi sorumluluklarım var. Yazmam
gerekenlerden, yazmak istediklerime pek de fırsat bulamıyorum. Bir de çocuklar
var tabi. Onların uyumalarını beklemek gerekiyor. Yoksa yoğunlaşmak imkansız.
Küçük canavarların muhatabı belirsiz sorularından, sıra senin için yazmaya
gelmiyor bir türlü. Ancak herkes yattıktan sonra “yirmiüç ile üç arası” sana
yazma vakti oldu benim için… Kendi kendime konuşmalarım arasında yazıyorum sana
da. Kendini keşfetme arasında da diyebiliriz. Çünkü kendini anlayamayan,
başkalarını da anlayamaz!
Gece saatim yine 23 ile 3 arasını gösterdiğinde kaleme sarıldım yine…
Karşı cins ile iletişimimi sormuşsun nedense, bana karşı cinsten bahsetmek
biraz acı geliyor. Tadını hala anımsadığım, unutulmayacak bir kekremsi bir tat!
Bak anlatayım, bundan yıllar önce bir kızı sevdim, ya da sevdiğimi zannettim.
Artık sen karar ver! Platonik olarak başladı her şey ve öylede devam etti. Onun
için kavga bile ettim ama ona sevdiğimi hiç söyleyemedim. Başka bir okulu
kazandım sonra, o ise aynı okula bir üst sınıftan devam etti. Bir saat sonra
çıkıyorlardı okuldan, ben de onların zili çalmadan alırdım okul bahçesinin
çıkış noktasında yerimi… Onun okuldan çıkışını izledim her gün. Onunla
ilgilenen erkeklerle özel konuşma fasıllarım oldu (anladıkları dilden) ama
onunla hiç konuşmadık. O benim her gün orada olduğumu hiç bilmedi, onun için
kavga ettiğimi de, ona şiirler yazdığımı da… Ben onun gözünde okuduğu sınıfa
sonradan nakille gelen ve altı ay sonra başka bir okulu kazanıp giden, belki de
ismi bile hatırlanmayan, sadece sınıf fotoğrafında mavi önlüklerin arasında tek
siyah önlüğüyle belirginleşen, küçük bir çocuk siması olarak kaldım. Ama o ilk
aşk olarak anılara yerleşti. Bir çiğdem çiçeği gibi… Sonraları kalpte iz
bırakan küçük aşklar yaşandıysa da Mecnun Leyla’yı ararken Mevla’yı bulması
gibi davamıza adadım kendimi… Aşkın aslını fark edince, gölgelerinde ne diye
eyleşmişim diye hayıflanırım hep hatırladıkça. Anlamı kalmasa da yer ediyor
insanın kalbinde, şöyle bakıyorum da uzun süredir şiir yazmayınca fark ediyorum
aşktan uzak kaldığımı. Senin de olur bilmem ama ben Aşka yelken açınca
duygulara ilham yağıyor. Kelimeler aşk ile dans ediyor. Şimdilerde bambaşka bir
aşka dönse de yüreğim yine fani aşklar gibi hayat prensiplerimi, düşüncelerimi,
giyinişimi, saç şeklimi, hatta hayat tercihimi ona göre yapıyorum. Kalbimde
gizlenen fani aşklara inat ezeli ve ebedi aşka kürek çekiyorum. Bundan böyle 23
ile 3 arası ona koşuyorum. Bu kez platonik mi bilmem ama ilk aşkımdan fazla
titretiyor kalbimi…
Malum her başlangıcın bir bitişi vardır; Dostnameyi sonlandırmanın
vakti de geldi, tabi her zamanki gibi nokta koymadan. Başlamak kadar bitirmesi
de zor! Ama bitmeyenin değerini anlamak da zor oluyor. Kelimeler arasında küçük
virgüller almalı ki cümlenin tonlaması bozulmasın! Hatıraların gölgesinde,
hatıralardan daha güzel güneşlere kavuşmak dileğiyle, dostça kal ( )
Osman Said DEMİRYILMAZ


Yorumlar
Yorum Gönder