BU BAYRAMI ONLARIN DA BAYRAMI

BU BAYRAMI ONLARIN DA BAYRAMI


“Bugün yirmi üç Nisan, neşe doluyor insan…” Acaba öyle mi? Çocuklarımıza ne kadar neşe dolu günler vaat ediyoruz? Aslında bu soruyu çok sık sormalıyız kendimize. 
Çocuklara haklar tanıyan ilk ülkelerden biri olma gurunu elinde tutan ülkemizde, ne yazık ki günümüz şartları itibari ile kimsesiz ve bakıma muhtaç çocukların sayısı hiç de azımsanamayacak düzeydedir. Onlar sevgiye, ilgiye, sıcak bir aileye hasret olan çocuklar… Onlar sevgi ablaları ile ilgi ağabeylerini bekliyorlar. Çünkü onlar, sokak köşelerinde, yetimhanelerde kalmak istemiyorlar. “Bayram neyine onların!” demek hakkımız mı acaba? Ama dolaylı olarak böyle yapıyoruz, onların bayramı olduğunu kabul etmiyoruz. Hani bir Andersen masalı vardır; Kibritçi kız! Hatırladınız mı? Bu ülkede herhangi bir sokak köşesinde, belki bir bayram günü, yakıp da hayaller kurabileceği bir kibrit çöpü bile bulamayan öyle çok sokak misafirleri var ki; Yirmi Üç Nisan Çocuk Bayramının kutlamalarındaki kalabalığı belki kendinden istenildiği dilenme fırsatı, belki mecburi yan kesicilik yapabileceği bir ortam, belki de ellerindeki üç-beş paket kağıt mendili satabilecekleri müşteriler olarak görmek zorunda bırakılıyorlar!
Bu bayram, onların Egemenlik ve Çocuk Bayramı… Acaba sözlükte “çocuk” kelimesinin anlamı, her çocuğa göre değişiyor mu? Çocuk hakları beyannamesinde yaklaşık 50 yıl önce “Çocuk, her tür kötülük ve sömürüden korunmalıdır” diye belirtilmemiş mi? Çocukları sokaklar koruyamaz! İnsan sıfatını alan özel varlıklara başvurmalıyız herhalde…
Ya ana-babası olup da bunun farkında olmayan çocuklar! Onlar belki de geçit töreninde hiç yer almayan, ama her tür aracın tamiri için metal parçalarının altında yatan henüz ilköğretimde okuyacak yaştayken, kalfalığa terfi etmek için ter döken sefil çocuklar! Keşke bu kadar şanslı olabilse ki; eve birnbir güçlükle para getirerek dayaktan kurutulabilse… vs.
Biz çocuk bayramı düzenleme şerefine sahip bir ülkenin, çocuklarına sahip çıkan bir dinin fertleriyiz. Madem öyle, “Çocuklarınıza değer verin” hadis-i şerifini dikkate almayacak mıyız? Sokak köşelerinde sıkışmış hayallerin sahiplerini de düşünmeliyiz, onlar da bizim çocuklarımız. Elbette bu çocuklar ile ilgilenen kurumlar var. Ellerinden geleni de yapıyorlar. Ama biz anne-babalar, öğretmenler, gönüllü eğitimciler de üzerimize düşeni yapmalıyız. Unutmayın: avuçlarımızda bir milletin geleceği yeşeriyor, bunun bilicinde olmalıyız! “Çocuk kokusu Cennet kokularındandır.” Bu cennet gibi vatanın cennet kokan çocuklarını çürütmeyelim. Hani diyoruz ya; “Çocuklar yeni atılmış betona benzer, üzerlerine ne düşerse iz bırakır!” işte lütfen biz de o taze dimağlara güzel seciyeler ile iz bırakamaya çalışalım. Ezik bireyler yetiştirmenin geleceğimizi karartacağını unutmayalım.
Yarının büyükleri için, bugünden ince nakışlar, güzel motifler işlemeye başlayalım! Milletin geleceği ve yarının mutluluğu bu günahsız potansiyel zenginliğimize önce güzel örnek olalım. Hadi öyleyse; bugün Yirmi Üç Nisan, neşe dolsun insan!




Osman Said DEMİRYILMAZ

Yorumlar

Popüler Yayınlar